NEREDESİN FİRUZE?

PRESTİJ MESELESİ

Mahsun Kırmızıgül’ün “Prestij Meselesi” filmini, -o dönemin magazin muhabiri olarak- “şimdiye kadar neden izlemedim” diye az önce kendimi sorguladım. Vizyona girdikten sonra yaşanan 6 Şubat depremiyle birlikte, talihsizlikler yaşayan filmi ilk kez yayınlandığı televizyondan izledim.         

Ne yalan söyleyeyim!.. Şöhret olana kadar türlü zorluklar ve talihsizlikler yaşayan Mahsun Kırmızıgül’ün, kendi hayatını anlattığı filmin vizyon tarihinde, böylesine bir deprem felaketi ile talihsizliğe uğramasına da “kaderin bir oyunu” demekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden.

Ben filmi izlerken, tam da o dönemde aktif olarak magazin muhabirliği yaptığım için ve olayların çoğuna birebir şahit olmuş biri olarak, senaryonun çok çok iyi olduğundan başlamak isterim.

Hilmi Topaloğlu, çok başka, bambaşka bir insandı. Hem hüznü, hem de sevinci ve coşkuyu aynı anda içinde barındıran ve bu geçişleri hayatında çok hızlı yapabilen enteresan bir insandı. İnsan sarrafı olduğu kadar, şöhret avcısıydı da. Hedefini belirler ve o hedefe kendisini adar, hedefe kilitlenirdi. O’nu, aldığı kararlardan döndürmek asla mümkün değildi. Olmayacak işleri oldurmasıyla ünlüydü Hilmi Topaloğlu ve yakın çevresi, şapkasından her an tavşan çıkarabilen bir sihirbaz gibi görürdü kendisini.

Mahsun Kırmızıgül’e bu güne kadar yaptığı hem müzik, hem de sinema işlerinden ayrı olarak ilk kez böylesine derin ve büyük bir saygı duydum!.. Sebebi ise, ne seçtiği hikaye, ne başardığı hayat hikayelerini işlemesi, ne o, ne bu, ne de şu. Benim Mahsun Kırmızıgül’e olan saygım, kader ortağı Özcan Deniz’i, filmin yapımındaki umursamazlığına rağmen ve projeden her türlü uzak durmasına rağmen, filmin hiçbir yerinde yanından ayırmamasına!.. O Özcan Deniz ki, ne filmde şarkılarının kullanılmasına izin vermiş, ne de filmin galasına katılmış. Ama filme bakıyorsun, filmde Hilmi Topaloğlu neyse Özcan Deniz de o. Haluk Levent neyse, Özcan Deniz de o. Mahsun Kırmızıgül neyse, Özcan Deniz daha fazla Prestij Meselesi filminde. Mahsun Kırmızıgül, filmin hiçbir karesinde Özcan Deniz’i yanından ayırmamış.

Acı olan şu ki; Mahsun Kırmızıgül’ün hikayesini izlerken Alem Buysa Kral Sensin, Haluk Levent’in hikayesini izlerken Akdeniz Akşamları şarkılarını dinliyorsun da; Özcan Deniz’in hikayesini izlerken, Meleğim şarkısını dinleyemiyorsun!.. Bu, her şeyi bir kenara bırakın, sanat adına büyük ayıp. Bu bir otobiyografi filmi ve bu şekildeki bir projeye saygısızlık. Hadi biraz daha ileri gideyim, bu resmen sanat düşmanlığı!.. Aynen de öyle, sanat düşmanlığı…

Artık bu saatten sonra Özcan Deniz’in sanatçılığını, şarkıcılığını, sinemacılığını, hatta insanlığını bile soygulayabilirsiniz. ‘Neredesin Firuze’ kimin projesiydi? Özcan Deniz projesiydi. “Prestij Meselesi”nde Şinasi’yi oynayan Eser Yenenler gibi Cem Özer de “Neredesin Firuze”de aynı kişiyi oynamadı mı mesela!.. Haluk Bilginer, Hilmi Topaloğlu değil miydi mesela!.. Diyeceğim o ki; Özcan Deniz ‘Neredesin Firuze’ ile kendi hayat hikayesini yansıttı beyaz perdeye. Ama Prestij Meselesi, o zamanki olaylara çok daha net ve objektif bakan bir film. Özcan Deniz’in bu filme kayıtsız şartsız destek vermesi gerekiyordu. Yoksa aslını, geçmişini inkar ediyor, geçmişinden utanıyor muydu? Hayır sadece egosu yüksekti!.. Yaşanan olayları yaşandığı dönemin şartlarına göre değerlendirmek yerine, geçmişte takılıp kalmış bir portre çiziyor Özcan Deniz. Kendisi bilir. Siz de böyle bilin kendisini. Özcan Deniz egolu ve yıllar içinde bu egolarından kurtulamamış, kendini yontamamış, köşeleri hep köşeli kalmış biridir. Böyle olmasına belki de kendi istemese de şarkıcılıktan sonra oyunculuğa geçmesi sebep olmuştur. Oyuncu kibri, egosu yerleşmiştir. Ama sen Özcan Deniz’sin ve senin geçmişini herkes biliyor. Bu da utanılacak bir geçmiş değil!.. Utanılacak olayların yaşanmışsa da, zaten filmde bunları görmedik!.. Bilmiyorum ancak tahmin ediyorum ki, Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz hikayelerini çekerken, zırt pırt Özcan’ı bilgilendirmiş, bir anlamda izin almıştır. Buna da adım gibi eminim, fakat gelin görün ki ispatlayamam. Özcan Deniz, tabiri yerindeyse her türlü kıllığı yapmıştır, Prestij Meselesi projesinin yapım ekibinin analarından emdikleri sütü burunlarından getirmiştir!..

29 Ekim’de Kıbrıs’ta sahneye çıktığında neden protesto edildi? Kızıl Goncalar dizisinde yaşananlardan sonra çıkıp ne açıklama yaptı? Özcan Deniz’in ne zaman ne yapacağını, nasıl davranacağını, ne tepki vereceğini kestiremezsiniz!. Bu, duruşuyla, sağlam kişiliğiyle alakalı değil, bilakis kişiliğinin henüz oturmamış olmasıyla ilgili bir durum bana kalırsa.

Bu arada bilen bilir ki ve de bilmeyenler film sayesinde öğrendi ki; İbrahim Tatlıses, daha ilk çıkışından itibaren Mahsun Kırmızıgül’ün önünü ister tv programı olsun, ister sahne çalışmaları olsun her türlü, her platformda kesmeye çalışmış, kesmiş, bu işlerle özel olarak uğraşmıştır. Ancak gelin görün ki, herkesin gördüğü, bildiği bu gerçeği de ne ben, ne de herhangi bir kimse ispatlayamaz!..

Bir parantez de Engin Hepileri’ye açmak isterim!.. Hilmi Topaloğlu rolü cuk oturmuş!.. Daha doğrusu Mahsun Kırmızıgül, Hilmi Topaloğlu rolüne Engin Hepileri’yi çok özel hazırlamış!.. Bu o kadar belli ki.

Sözün özü Prestij Meselesi, kesinlikle çekilmesi gereken ve tam da bu kıvamda, bu lezzette çekilmesi gereken bir filmdi. Mahsun Kırmızıgül’ün aklına, yüreğine ve cesaretine sağlık ki, bu filmi çekti.