YALÇIN ABİ’NİN SUÇU NEYDİ?..

1990 ve 2000 yılları arası, Türkiye’de televizyonculuğun emeklemekten çıkıp yürümeye, hatta koşmaya başladığı yıllardı… Müzik, eğlence, magazin ağırlıklı programların yanı sıra, ateşli siyaset hattı ve ateşli haber hattı, ekranların o dönem vazgeçilemez unsurlarıydı. Sonra gündüz kuşağı, kadın programları devreye sokuldu.
90’lı yılların sonlarına doğru ekranlarda bir kalite arayışıdır aldı başını gitti. Ntv gibi tematik denebilecek bir kanala en yakın yayın politikası, içerik olarak benzemese de o dönem Kanal D idi. Show Tv, gerilla tarzı televizyonculuk yapar, vur kaç taktiği ile reytingleri toplardı. Atv dizi kanalıydı. “Dizi Atv’de izlenir” diye mottosu bile vardı. Star Tv hiçbir dönemde kendini, benliğini, kişiliğini bulamadı. Kanalın hiçbir zaman bir karakteri, bir yayın politikası, seyirci üzerinde bir otoritesi veya algısı oluşmadı nedense. Fox Tv çok sonra girdi yarışa ve çizgisi Kanal D’ye yakın kaldı.
Yani diyeceğim o ki; Bir dönem reytingi için her şeyin yapıldığı ekranlarda şimdilerde hiçbir şey reyting için değil, “toplumu nasıl bozarız” telaşıyla yapılıyor. Majör kanallar dediğimiz Kanal D, Star Tv, Atv, Fox Tv ve Show Tv’nin yanına Tv 8’i de zoraki ekleyelim. Sonra geçip Beyaz Tv diyelim. Hepi topu bu kadar.
Yayın akışlarına bakalım; sabahları kimisinde magazin, kimisinde kadın kuşağı programlar, öğle kuşağı yine kadın programları ağırlıklı. Akşamki ana haber kuşağı sadece TikTok videoları tadında yurdum insanının yaşadıkları ve Anadolu’dan insan manzaraları şeklinde. Akşam kuşağı hepsinde bir dizi furyası, İstiklal Marşı ve kapanış!..
Şimdilerde haber kanalı olan eski Flash Tv’deki Yalçın Abi’nin ne suçu, ne günahı var?.. Televizyonculukta şu anki ortam tam da Yalçın Abi’nin program yapacağı kıvamda. Akli dengesi tartışılır tiplerin özel hayatlarından kesitler. Önceden kurgulanmış iş sadece ekranda rol kesmeye bırakılmış kadın-erkek ilişkileri…
Toplumun hiçbir kesimine hiçbir şey vermeyen, boş beleş formatlar, programlar ve bu programları sunup para kazanan, toplum nazarında prim yapan, itibar sahibi olan tipler!..
Bir de şöyle bir gerçek var ki; bu ülkeye, bu topluma, bu seviyedeki televizyon izleyicisine, bu kadar kanal çok!.. Çocuk programları Trt’nin kanallarına ve bazı özel kanallara kaydı. Majör kanallarda çocuk programı yok!.. Spor desen ücretli oldu, hangi abonelikleri almalı konusu, bildiğin matematik denklemi gibi. Onu alınca bunu, şunu alınca diğer yayınları izleyemiyorsun falan. Sonuç olarak korsan yayın almış başını gitmiş!..
Ülkede kumar, bahis, şans oyunu işlerinin oynanma yaşı 10’lu yaşlara inmiş!.. Çocuklarda ve gençlerde gelecekle alakalı sonsuz bir ümitsizlik ve çaresizlik!.. Diğer taraftan, dizilerde pompalanan lüks hayatlar, mafyatik tipler ve bunlara özenen milyonlarca çocuk ve genç!..
Kısacası Türkiye’de televizyonculuk kendini bir türlü bulamadığı gibi, evrimini de tamamlayamadı. Reyting kaygısı her dönem her şeyin önünde ve üstünde tutuldu. Bu da hiç iyi olmadı ve iyi sonuçlar doğurmadı. Şimdi soruyorum; Yıllar önce yaşanan reyting savaşları ne içindi?.. Şimdi reyting açıklamak yasak mesela!.. Demek ki neymiş!.. Karar verici mekanizma yani otorite, istese bu işler televizyon dünyasında çok başka şekilde gelişebilir, evrilebilir, toplum televizyon ekranı sayesinde belli bir seviyeye getirilebildi demek ki!.. Ama yapılmadı!.. Bile isteye müdahale edilmedi!.. Ortaya da böyle yarım akıllı tiplerle programlar yapılan, Anadolu insanının kendi içlerinde yaşadıkları çarpık ilişkilerin (ne amaçla izletildiği belli olmadan) yayınlandığı, ucube bir yayıncılık anlayışı çıktı. Mide bulantısından ekrana bakamadığımız programlar çoğalmaya başladı. Al birini vur ötekine…
Evde çorba kaynamıyor, ekranlar yemek programlarından geçilmiyor!..
